Bilindiği üzere, iş sağlığı ve güvenliği çok disiplinli bir alandır. Elektrik güvenliği, radyasyon güvenliği, makina mühendisliği, proses güvenliği gibi teknik konularla da iç içe geçer; bunun yanında meslek hastalıkları, ergonomi gibi alanlarla tıp bilimiyle kesişir. İşin içinde çalışanlar ve yöneticiler olduğu için insan faktörü en önemli konu haline gelir. İletişim, davranışların değiştirilmesi, doğru liderlik, yönetim sistemleri gibi oldukça soyut konular ise tüm bu teknik konuları gölgede bırakacak denli önemli yer tutar.
35 yıllık ABD merkezli uluslararası danışmanlık firması DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST) yaklaşımına göre bir işyerinde iş güvenliği performansının en iyi düzeye gelmesinin temel şartı; sadece etkin İSG sistemlerinin devrede olması ile değil, buna İSG'yi dolaylı olarak etkileyen İnsan Kaynakları ve benzeri diğer sistemlerin de destek olması ile sağlanabilir. Fakat bu da yeterli olmamaktadır. Bunun yanında, her düzeyden yöneticinin iş güvenliği alanında etkin liderlik stilleriyle doğru liderlik davranışlarında bulunmasını sağlamak, çalışanların işin içine katılmasının sağlanarak riskli davranışlarının azaltılması bunun yanında ise güvenli davranışlarının artırılması ve bu yolla kurumlarda kültürün iyileştirilmesi gerekmektedir.
Gerek Avrupa Birliği'nin iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili birimlerinin, gerekse iş güvenliğinde en ileri düzeyde ülkelerin (İngiltere, İsveç, vb.) davranış odaklı iş güvenliğiyle ilgili görüş bildirdiği ve internette de ücretsiz olarak kolaylıkla bulunabilen bildirgeleri, iş güvenliği liderliği ve organizasyon kültüründeki gelişmişlik olmadan iş kazalarının istenen düzeylere indirilemediğini göstermekte ve işyerlerine bu konularda iyileşme sağlama konusunda makisimum çabaları sarf etmelerini istemektedir. Hatta Avrupa Birliğinin ünlü Seveso III direktifi, büyük endüstriyel kazaların olmaması için firmaların sadece teknik önlemler almasının artık yeterli olmadığını açık olarak ifade etmiş ve çalışanların katılımın sağlandığı davranış odaklı iş güvenliği olarak da adlandırılan kültürel gelişim süreçlerini bu tarz büyük endüstriyel kaza riski taşıyan işletmeler için zorunlu hale getirmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin bir çok konuda belli bir eşik noktasını geçmesiyle birlikte bu ülkelerdeki birçok alıcı daha önce kendileri için önemli olduğunu fark etmedikleri ürün ve hizmetlere ihtiyaçları olduğu gerçeğiyle yüzleşiyorlar. Bu biz tüketiciler için olduğu gibi kurumlar için de geçerli. Nitekim iş güvenliği alanında, iş güvenliği risklerine maruziyeti yönetmek amaçlı ileri düzeyde çalışmaları başlatan az sayıda kuruluştan biri Cargill oluyor. 3K isimli bir süreci DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST)'nin danışmanlığında başlatan şirket, o zaman için Türkiye'de çok az kişinin bildiği üst düzey bir sistemi hayata geçiriyor. Bu yazının kaleme alındığı 2015 yılında üzerinden uzun bir zaman geçtiği halde başarıyla işleyen sistem, sürdürülebilirliğe de güzel bir örnek.
17 ülkede iş güvenliği konusunda uzmanlaşmış 175 çalışana sahip DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST), iş sağlığı ve güvenliği risklerinin olduğu çok sayıda sektöre hizmet veriyor. Petrokimya sektöründe Texaco, Total; Havacılık sektöründe Air France, American Airlines, Boeing ve ABD Hava Kuvvetleri müşterilerinden sadece bir kaçı.
Davranış odaklı iş güvenliği yönetim sistemleri konusunda çalışan bir yönetim danışmanı olan Onur Yaltı "Sürdürülebilirlik, riskli davranışları azaltma yoluyla değişim amaçlayan süreçlerin başarısını gösteren en önemli kriter" diyor ve devam ediyor "Her sistem yapısı itibarıyla sürekli bakım ve aksaklıkların giderilmesi gibi unsurlara ihtiyaç duyar. Doğası gereği herşey bozulmaya yönelik bir eğilim içindedir. Konuyla uzak gibi görünse de örnek olarak sporcuları verebiliriz. Sporcuların sürekli antrenman yapması ve beslenmelerine dikkat etmesi bu yüzdendir. İş hayatına geri dönersek, yönetim sistemleri gibi dokümantasyonun ağırlıklı olduğu, insan sunsurunun hafif hissedildiği konularda sürdürülebilirlik kolayken, insan öğesinin hemen hemen herşey olduğu süreçlerde sürdürülebilirlik tüm sürecin temelinde olmalıdır"
İkibinli yıllarla birlikte Türkiye'de Cargill gibi başarılı örneklerin yanısıra, bu sürdürülebilirliğin sağlanmamış olduğu örneklere de rastlanmaya başladı. Birkaç uluslararası şirketin yurtdışındaki genel merkezlerinin yönlendirmesiyle Türkiye'de de kuruluşunu sağladığı bu sistemler kağıt üzerinde hala işliyor gözükse de, aslında amaçlandığı ve ilk aylarda gözlemlendiği etkinlikten çok uzak. Kaza sayısındaki düşüşler beklenilen performansın yakalanamadığını gösteriyor. Onur Yaltı "Sadece bu birkaç uluslararası şirket değil. Bu şirketlerden ayrılan İSG yöneticilerinin transfer oldukları yeni şirketlerde de bu sistemleri kendi çabalarıyla kurmaya çalıştıklarını, yine aynı şekilde bu sistemlerin etkinlikten çok uzak bir şekilde halihazırda işletilmeye çalıştıklarını gözlemliyoruz" diyor "Kuruma özgü değil standart gözlem formları tasarlamak, çalışanların sadece riskli davranışlarını gözlemlemek, kurulan sistemin iletişimini iyi yapmamak, değişim yönetimi uygulamamak, gözlem formlarını bu konuda yetkin bir sistemde değil Excel'de izlemeye çalışmak gibi başarısızlığa davet çıkartan çok sayıda unsur barındıran bu sistemlere endüstride genel olarak davranış odaklı güvenlik yönetimi denildiğini. Fakat bu kadar çok sayıda etkin olmayan sistemin bulunduğu bir ortamda, gerçekten sürdürülebilir sistemler kuran az sayıda danışmanlık firmasının kendi çözümlerini, bu kötü örneklerle aynı kefede tutulmasın diye tescili alınmış özel isimlerle sunduklarını biliyoruz. Örneğin DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST), bu sistemsel çözümünü 'Davranışsal Kaza Önleme Süreci (Behavioral Accident Prevention Process – BAPP®) diye adlandırmayı tercih ediyor.
Marshall ve Akzo Nobel İzmir ise Türkiye'de sürdürülebilirliği sağlamış az sayıdaki kurumdan ikisi. Cargill gibi onlarda da bu iş çok ciddi tutulmuş, uzun bir planlama döneminden geçilmiş. İSG vizyonu tüm çalışanlardan örneklenmiş odak gruplarınca oluşturulmuş. Yine aynı odak grupları bu değişim sürecinin önünde engel olabilecek tüm aksaklıkları tespit etmeye çalışıp, çözüm önerilerini üst yönetime sunmuşlar. Bu başarılı sistemlerin arkasında sık sık toplanan komiteler, Marshall'da Mustafa Şeker ve Şebnem Sipahi, Akzo Nobel'de Elif Özbay ve Bilgen Altan gibi bu işe adanmış yöneticiler var.
Bir sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için şart olmasa da en az 1 en fazla 2 yılda bir 'Sürdürülebilirlik Gözden Geçirmesi' yapılmasının çok büyük fayda sağladığı görülüyor. Zira bu gibi bir çalışma tüm sistemin her noktasının kapsamlı bir check-up'a tabi olmasına benziyor. DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST) firmasının danışmanları gerek firmanın o güne kadar bilgisayar sistemine girilmiş tüm davranışsal verilerini DataLink Anaysis? denilen bir analize tabi tutup dünyada benzer süreçlerin uygulandığı yüzlerce başka kurum ile karşılaştırıyorlar, gerekse 'Sürdürülebilirlik Endeksi' denilen bir skalaya göre düzinelerce sürdürülebilirlik etki noktasını teker teker kontrol ediyorlar.
Böyle bir çalışma sonucunda elde edilen rapor şirketin uyguladığı davranış odaklı yönetim sisteminin nerelerde güçlü nerlerde iyileştirmelere ihtiyaç duyduğunu söylemekle kalmıyor, tüm bunları görsel olarak grafiklerle ve skorlarla göz önüne seriyor.
Tamamen Türk sermayeli bir şirketin bugüne kadar yurtdışından bir direktif gelmeden gerçek anlamda sürdürülebilir böyle bir sistem kurma konusunda DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST)'den destek alıp almadığını soruyoruz. DEKRA Organisational Reliability (eski adıyla BST) firmasından bir yetkili "Organik Kimya" ismini veriyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin en eski kimya şirketlerinden biri olan 91 yıllık Organik Kimya'nın tamamen Türk liderlerden oluşan yönetim ekibinin bu kararı almasının Türkiye'de bir ilk olduğunu söylüyorlar ve ekliyorlar "Organik Kimya bir Türk şirketi ve Hollanda ile İsviçre'de de tesisleri var. Böyle bir sistem yurtdışındaki tesisleri için de örnek olacaktır."